25 Ağustos 2011 Perşembe

Miriam'ın Şarkısı-Mark Mathabane

Uzun zamandır böyle etkilememişti bir kitap beni.. Gerçekti..Yaşanan her şey..Güney Afrika'da Miriam'ın çocukluğunda geçti günlerim ..Adım adım sokaklarda dolaştım, ailesiyle yaşadım, babasına içtiğinde kızdım..Yasalara kızdım..Siyahların oy kullanamamasına kızdım..Nelson Mandela'nın da Alexandra'da yaşadığını öğrendim..

Johannes'in hiç bir şeye , takılan lakaplara, söylenen sözlere aldırmadan hedeflerine koşmasını izledim..Bir yandan çalışıp, bir yandan okumasına gıpta ettim..

Miriam'ın erkek arkadaşı tarafından tecavüze uğramasına üzüldüm..Sonra hala O'nunla beraber olmasına şaşırdım..Bebeği olan öğrencilere şaşırdım..Miriam'ın ilk ve kötü ilişkisinde(tecavüz) hamile kalmasına içerledim..

Ayakları nasır bağlayarak okula giden çocuğun hayalini gördüm..Bir çift ayakkabı..Bir yandan derslerinin çok güzel olması şaşırttı yine..Tebrik ettim..

Güney Afrika'da 11 kabile olduğunu Venda'nın en küçük kabile olduğunu öğrendim..Yoldaşların nasıl şiddete ağır bir şiddetle karşılık verdiğini, boyun bağlarının ( iş birlikçi ya da ispiyoncunun boynuna bir lastik geçirilir ve canlı canlı yakılır) ne kadar kötü bir işkence , şiddet olduğunu düşündüm..

Şiddetin ne kadar olağan olduğunu, yerli halkın üstüne kolayca nasıl ateş açıldığını , siyahların haklarının olmadığını( atalarının topraklarında) , hizmetçi olarak, beyazların yanında oldukları yerlerde aşırı düşük ücretle çalıştırıldıklarını okudum..

Eğitim sistemlerinde karma okul olmadığını ve öğretmenlerinin hortumla öğrencileri nasıl dövdüklerini ve neden dövdüklerini okudum..( o zamanlar olan sistem, sonra karma sisteme geçildi)

Nelson Mandela'nın hapisten çıkışına tanık oldum..Çıkarken O'nu bir anlık Miriam'ın gözleriyle gördüğü gibi gördüm..

Kitap çok çooook güzeldi..

Kesinlikle hepinize okumanızı şiddetle tavsiye ederim!!!

11 Ağustos 2011 Perşembe

TOP 10UM

Düşündüm, düşündüüümmm...Çıkardım,çıkardım,işte TOP10

  1. Kafka – Dava
  2. Dostoyevski – Suç Ve Ceza
  3. Dostoyevski – Karamazov Kardeşler
  4. Sartre – İş İşten Geçti
  5. Hermann Hesse – Bozkır Kurdu
  6. Oğuz Atay – Tutunamayanlar
  7. Adam Fawer – Empati
  8. Khaled Hosseini (Halit Hüseyni )-Uçurtma Avcısı
  9. Irvin Yalom- Nietchze Ağladığında
  10. Irvin Yalom – Schopenhauer Tedavisi

10 Ağustos 2011 Çarşamba

OĞUZ ATAY


Oğuz ATAY
Oğuz Atay'ı ilk tutunamayanlar adlı şahane eseriyle tanıdım. Bir bilim adamının romanıyla da iyice gönlüme yerleşti.
Oğuz Atay derlediğim bilgilere göre 12 Ekim 1934 yılında İnebolu'da doğdu.Benim canım babacım da 9 Ekim'de doğmuş.Eğer burçlara inanıyorsanız babam çok iyi, çok tatlı bir insan ve babadır.Dış görüntüsü hiç tanımayanlar tarafından biraz sert bulunabilir.Sevdiğini içten , sıkmadan, çok çok içten sevip her şeyine koşturan bir yapısı vardır.Oğuz Atay'da babama benziyor mudur acaba?
13 Aralık 1977'de vefat etmiş.Daha 43 yaşındayken... Ne kadar genç.. Genç yaşta ölmesine üzülüyorum ama yine de bir yandan ölümsüz olduğuna inanıyorum.Kendisini muhteşem bir eseriyle ölümsüzleştirmiş.Tutunamayanlar..Eseriyle değil eserleriyle...Bir bilim adamının romanı,tehlikeli oyunlar, eylembilim.. Beyninde tümör sebebiyle vefat etmiş.
 
Oğuz Atay'ın ilkokula 2.sınıftan başladığını biliyor muydunuz? İlkokul 1.sınıfı atlamış.Oğuz Atay'ın annesinin öğretmen olması ve okuma yazmayı daha önce öğrenmesi 1.sınıfı atlamasında rol oynamış. Oğuz Atay'ın öğrenim hayatı boyunca ders notu ortalaması hep çok iyi olup , iftihar belgesini her yıl almış.10luk sistemde 9dan aşağı inmemiş notu.Aslında sanata yönelimi çokmuş lisedeyken de..Resim ve tiyatro üzerine.. Ama babasının rolü burda çok olmuş.Babasının mühendislik ya da doktorluk düşündüğü oğlu ( çünkü sanatçı olursa aç kalır ) İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat fakültesini 1957'de bitirir.Daha sonra İstanbul Devlet Mühendislik ve Mimarlık Akademisinde öğretim üyeliği yaptı.İDMMA şu an Yıldız Teknik Üniversitesi.1975'de doçent oldu.

OĞUZ ATAY'IN ESERLERİ

Romanları :
Tutunamayanlar
Tehlikeli Oyunlar
Bir Bilim Adamının Romanı (1975)
(1971) (1973) Eylembilim (1998) Öykülerinin olduğu:Korkuyu Beklerken
Oyun Kitabı :
(1975) Oyunlarla Yaşayanlar(1979) Notlarından derlenen :Günlük

 

OĞUZ ATAY'IN HAYATINA GİRMİŞ KADINLAR

Oğuz Atay, Fikriye Atay, Özge Atay
Fikriye Fatma Gürbüz
Sevin Seydi
Pakize Kutlu
 
Fikriye Fatma Gürbüz'le evliliği 6 yıl sürmüş olup bir de kızları Özge dünyaya gelmiştir.Ancak evlilikte aradığını bulamaz Oğuz Atay.. Ayrılırlar.
Sevin Seydi'yle aynı evde yaşarlar , ancak evlenmezler.
Son olarak Pakize Kutlu'yla evlenir.


 
 Ve uzun uğraşlar , çalkantılı düşünce dünyası , içine kapanık ruh hali.. Erken yaşta hayata gözlerini yumar Oğuz Atay.. Bizim düşüncelerimizde, sevgimizde kal....

9 Ağustos 2011 Salı

CANAN TAN


Canan Tan

        Canan Tan Eczacılık Fakültesi mezunu bir yazar..O nun kitaplarını okuduğumda , sayısal bölüm mezunu bir kişi olarak daha da cesaretleniyorum.İleride ben de bir gün kitap yazabilir miyim? diye çok sık düşünürüm.Ortaokulda okul 1. olduğum zaman bir kırtasiyede çok güzel beyaz bir daktilo beğenmiştim içten içe.O daktilo hala hayallerimdedir:) Ama beş ayrı dilde kelimeleri birbirine çeviren bir teknoloji icadım olmuştu.O da güzeldi.Küçüklüğümden bu yana ben de yazı yazmayı , günlük tutmayı , hikaye şiir yazmayı ve okumayı okumayı severim.O na hep sorarlarmış.Eczacı iken nasıl edebiyatçı oldunuz? diye.O da tam tersini sormaları gerektiğini söylermiş.Çünkü hep ilgiliymiş edebiyatla..

       Canan Tan'ın kendi web sitesi :  http://canantan.com/    

  Ancak sitesinin açılışındaki resim bana çok çok yapmacık, fazla duygusuz ve zorlama geldi..Masasında üstüste duran düzenli gazete topluluğuyla 'çok gazete okurum' , laptopla 'bilgisayarımı hep kullanırım,Orda yazarım ' ,zor ulaşacağı uzaklıkta bir kahve fincanı masada'kahvemi içerim '  vs.. Ama hepsi bilerek konulmuş, doğal değil.Fotoğrafçının akıllılığı da olabilir bu içler acısı fotoğraf..

       Canan Tan'ın fotoğraflarına baktığımda deli dolu bir yazar havası göremiyorum.Ama öz geçmişini anlatışında bile karşımdakini kırmama duygusu var.Empatisi gelişmiş bir insan.Ve ince düşünceli bence.Kendisi Diyarbakır'a gitmiş evlenince.Sonra İzmir'e dönmüş.Piraye ' yi yazamazdım oraya gitmeseydim diyor.Ama o romanı okuduğunuzda orda bir takım üzüntüler yaşamış olduğunu anllıyorsunuz.Kadına bakış açısıyla ilgili bazı durumlar..Ve kitapta hissediyorsunuz iyi,kötü durumları..

        Öyküler , hikayeler , ilk mizah ödülü derken romanlarına başlamış sonra yazarımız..Çok sesli olarak devam ediyor şimdi Canan Tan yine yazı hayatına..

      Canan Tan'ın okuduğum kitapları : Piraye , Yüreğim seni çok sevdi  ve İz..

     Canan Tan'ın şimdiye kadar yayınlanmış romanları ise şunlar

  •    Piraye
  • Eroinle dans
  • Yüreğim seni çok sevdi
  • En son yürekler ölür
  • İz
    Yazarımız Ankara da doğmuş.Ankara 'yı ,İzmir, yaşadıklarıyla Diyarbakır'ı buluruz romanlarında zaten..Genelde iyi eğitim görmüş , aşkın altında ezilmeyen ama aşka önem de veren , feminist ruhlu bayanlardan oluşur kahramanları..İlk kadın mizah yazarımızdır.1996'da Aziz Nesin mizah ödülünü almıştır' İster mor, ister mavi 'adlı öyküsüyle..Açıkçası ben ödüllere önem vermem yazarlarda.Ancak bilginiz olsun diye yazdım.





Siz de Yorumlarınızı Gönderin!! Mail atın ! Yayınlayalım!!


DÜŞÜNDÜKLERİNİ, ROMANLARDA HANGİ KARAKTER OLMAK İSTEDİĞİNİ,SEVDİĞİN YAZARLARI, NEDEN SEVMEDİĞİNİ,OKUDUKLARINI,OKUMAYIP MERAK ETTİKLERİNİ PAYLAŞ!!

   Okuduğunuz kitaplarla ilgili , okuduğunuz kitapların yazarlarıyla ilgili görüşlerinizi burada paylaşabilirsiniz.
Beğendiğiniz ya da beğenmediğiniz , sevdiğiniz ya da sevmediğiniz , mutlaka okumalısınız dediğiniz kitaplar..
 
    Bir kitap okudum , hayatım değişti :) diyebiliyor musunuz? ( Bence tek bir kitap hayat değiştirmede çok çok fazla rol oynayamaz.Ki ben kitap kurdu olarak söylüyorum bunu.Özümsemek lazım , çok yönlü okumak lazım! ) Diyorsanız yazın.Çok merak ediyorum.

   Yorum ve maillerinizi bekliyorum!!

AŞK MECLİSİ-Sinan Akyüz

Sinan AKYÜZ
Sinan Akyüz 1972 doğumlu.Uzun süre gazetecilik yapan yazarımız, bir süre ara verdikten sonra hala gazeteciliğe devam ediyor.2000li yıllarda yazarlığa soyunmuş.Ve çok satanlara girmiş yazdığı kitaplar.( Girmeseydi başarısız mı olacaktı? Kesinlikle hayır.Çok satanlarda olmayan kitapların okuduğumda çok çok başarılı olduğunu çok görmüşümdür)Evli,iki çocuk babası.Hala köşe yazarlığı yapmaya da devam ediyor.
Sinan Akyüz'ün beğendiğim web sitesi adresi : http://www.sinanakyuz.com.tr/

Sinan AKYÜZ'ün web sayfası çok başarılı ve ilgi çekici bence.Bir masa oluşuyor, üstüne bilgisayar , faks , kağıt, kitaplar , iki ansiklopedi vb. Bilgisayar ekranında biyografi , son çıkan kitabı vb gösteriliyor.Siz o masada istediğinizi tıkladığınızda ayrı bir sayfa biyografisinden, kitaplarına , köşe yazılarından , iletişime vb ulaşabiliyorsunuz.Kadına bakış açısını seviyor muyum peki? Köşe yazılarından okuduğum kadarıyla hayır.Aldatma , aldatılma olaylarını sebeplere bağlayan herkesin düşüncelerini yadırgarım.Ne yzaık ki bunu yapan kadınları ( televizyonda her gün ekranda gördüğümüz sunuculardan bazıları : bizzat duydum.Ve okkalı bir cevap yemedikleri için sinir oldum. ) ise hiç anlayamıyorum.Her şey dürüstlükle başlar.Yok efendim kadının ilgisi azalmış, şöyleymiş, böyleymiş.Yok efendim adamın ilgisi azalmış, kadın aşık olmuşmuş.İki tarafın da hiç bir aldatma gerekçesi kabulümde değildir.Dürüst olmasını bilin!!! Aşık mı oldu hanım efendi? Ayrılacaksın.Olmuyor , ilişki yürümüyor. Bitti!!!!! Beyefendi alem mi yaşamak istiyor? Arkadaşlarıyla çıkıp başka bayanlarla mı tanışmak istiyor? Ayrılacaksın! Kimse aldatılan konumuna düşmemeli.Yok öyle kadınları yemeğe benzetmek, kocalardan soğumak başkalarına namussuzluk yapmak..  Öncelik ilişkilerde dürüstlükten geçer. Başkasına yan gözle bakmamaktan geçer.Bunun sorumluluğunu bilip öyle evlenecek şahıslar.Yapılan çirkinliğe kılıf bulmak hep kolaydır !! Kendinize ve karşınızdakine daima dürüst olun!!
AŞK MECLİSİ-Sinan Akyüz

Şimdi gelelim Sinan Akyüz'ün romanına..Gerçek bir günlükten yola çıkılarak yazılmış bir roman..Kahramanlarımızın isimleri değiştirilmiş..Aşk meclisinde bir eroinmanın hikayesi anlatılıyor..Aşk meclisi eroinmanın mı yoksa O'nu eroin kullanmaya iten çevrenin mi suçlu olduğunu sorguluyor bir yandan..
Sanıldığı gibi bir aşk kitabı değil..Daha çok eroinman bir kişinin acı dolu öyküsü..Bitişi Kanat Güner'de olduğu gibi hüzünlü mü? Okuyun derim.Aşk meclisini Okuyarak bunu öğrenebilirsiniz!
Aşk meclisiyle kast edilen eroine duyulan aşk..Aşk Meclisinde meclis ona bağımlı olan kişiler..Onur'un hikayesi Aşk Meclisi..Aylin'in ve diğerlerinin..İstanbul Rum Hastanesinde yaşadıklarının...Onur'un nasıl bu batağa saplandığını en yalın haliyle göz önüne seren bir kitap..Herkes baba olamaz..Baba olmak kolay..Babalığı sürdürmek mesele..Sorunlu bir ailede büyüyüp , babasının evi terk etmesinden biraz sonra daha çocuk yaşlarda edinmeye başlıyor sorunlu çevreyi..Arkadaşının babası sağ olsun!!O da baba değil..Çocuğuyla , Onur'u kurye gibi kullanıyor.Ama Onur o baba ya..O nun gözüne girmek istiyor..Yine de çabalıyor..Tiyatro setinde ışıkçılık yapıyor, hayatı tiyatro , arkadaşları oluyor.En yakınlarından saklıyor eroin içtiğini.Eroin yapmayı tedavi olmakla eşleştiriyor.Bu sabah tedavimi oldum derken eroin aldığını söylüyor kitapta.Bir gün krize girmesiyle en yakınındaki arkadaşları anlıyor neler olduğunu.Hastaneye yatırıyorlar.Hastanede Aylin'le tanışıyor ve başka arkadaşlarla.Hastaneyi tüm çıplaklığıyla gözler önüne sermiş kitap.Üzülüyorsun.... Aylin'in altın vuruşuyla iyice kahroluyorsun..Onur'da Kemancı ya gittiğinde hastaneden bir arkadaşına rastladığında konuşuyor zaten..Evet , bizim de sonumuz böyle olacak.Bunun sonu ölüm diye..Bakalım Onur kurtuldu mu? Hayatından sildi mi? Cankilik bitti mi???
Keyifli okumalar diliyorum efendim.... 

7 Ağustos 2011 Pazar

SİYAH SÜT-Elif Şafak

ELİF ŞAFAK
Elif Şafak..Babasından ayrı büyümüş olmasıyla dikkatimi çeken bir yazar..Aslında yanlış oldu, araf adlı romanıyla dikkatimi çekip hakkında yazılar okuduğum, sonrasında babasıyla ayrı olması da dikkatimi çekmiş yazar diyelim...

Elif Şafak'ın ilk okuduğum romanı Araf..Sonrasında Baba Ve Piç..Siyah Süt..Pinhan..Ve Aşk..

En çok hangilerini mi beğendim? Araf ve Baba ve Piç...  İkisinin tadı ayrıydı.. Onlara da gelecek sıra elbette..

Gelelim biz siyah süte..Bu kitabı okuduğumda anladık , iyi ki hamilesin de bu kadar da bunalım olunmaz ki dedim..Melankoliyi severim..Ama aşırı mutsuzluk yaratma bebekten..Evet, Elif Şafak biraz psikolojik açıdan sorunlar yaşamıştı bu süreçte.. İçinde dolu dolu minik kadın sürekli konuşuyordu o nunla.. Tabii ki şaka bir yana roman karakterlerimiz iç çatışmalarını anlatıyordu..

Elif Şafak-SİYAH SÜT

Ama size çok çok tavsiye edeceğim 'aman mutlaka okuyun ' diyeceğim kitaplardan değil..

Hamileliğin zorlu bölümüne fazlasıyla değinilen kitabımız otobiyografik bir roman..O dönemler Elif Şafak'ın kendisi de hamileydi sanıyorum..    İçindeki karikatür resimler bir tatlılık katmış romana.. Can derviş hanımdan tutun, anaç sütlaç hanım,pratik akıl hanım , sinik entel hanım, saten şehvet hanım ve dahası..Hepsi fikirlerini söyleyip bazen darbe hazırlıklarında olup bir insanın iç dünyasında yaşanan karmaşayı anlatmışlar bize..

Keyifli okumalar diliyorum efendim..                                                                                   

6 Ağustos 2011 Cumartesi

BEYAZ HALA GELMEDİ!!!




Bugün D&R'a gittim.Ted Dekker'ın Yeşil, Kırmızı ve Siyah'ın ellerinde olduğunu söylediler.En son çıkan Kırmızı imiş.Nasıl olur anlamıyorum.Çember serisinin dördünü birden aynı anda çıkarmaları gerekir.Çünkü ben Siyah'la başladım.Kitapta öyle yazıyor ister siyahla başlayın , ister yeşille.Siyah kitap 1, Kırmızı kitap 2, Beyaz kitap 3, Yeşil kitap 0. Ben siyahı , kırmızıyı ve beyazı bir süre aradıktan sonra yeşili okudum.Şimdi beyaz beyaz diye beklemedeyim.Thomas Hunter'ın neler yaşadığını merak ediyorum.İki realite düşünün.Tarih kitapları..Ve bir virüs..Hava yoluyla yayılan, mutasyona uğrayabilen ve değişime uğrayarak belli bir kuluçka süresi sonunda insanları yok eden..Tüm organların içten öldüğünü..Ülke başkanlarının toplandığını.. Bir yanda bunlar olurken Thomas Hunter'ın rüyalarında farklı bir realitede yine yaşamaya devam ettiğini.. Çoook sürükleyici bir çember..Okursam size tamamının özetini sunabilirim..Şimdilik Beyaz'ı yine bulamadım demekle yetineceğim..Ted DEKKER'ın diğer kitaplarını da okumaya çalışacağım bu sene..

4 Ağustos 2011 Perşembe

ÇİÇEKLERİN TANRISI- Hamdi Koç

Çiçeklerin tanrısı...Üniversitede okumuş olduğum bir kitap..Üniversiteyi 2001 2002 de bitirdiğimi düşünürsek üzerinden belli bir zaman dilimi geçmiş...

Kitabımız zengin bir aile çocuğunun karanlık ruh halini, aşkı,ölümü anlatıyor bize..Annesini kaybetmesi o nu epey etkilemiş.Aldığı en büyük sevgiyi annesinden aldığını düşünürsek..Babası sevgisini belli etmeyen,soğuk ve çok cimri bir adammış..Bir şiir adamı kahramanımız..Lise ve üniversitede çok sevdiği Lale yle beraberken O nun tarafından sürekli kötü muameleyle karşılaşmış.O nun için kalp şeklinde kek yaptırdığı , O nu sürekli mazur gördüğü ve hep ekildiği halde..O nunla ayrıldıktan sonra bir şiir kitabı çıkarmış ve durmadan ev değiştirmiş..Sonunda bir sera açıyor,içinde nadide çiçeklerde var.Kızıl zambaktı galiba..Kendisi ilk oluşturmuş..Ama ticaret amaçlı açtığı bir yer değil.. Kafa dinlediği,çiçekleriyle ilgilendiği,değişik türler oluşturmaya çalıştığı bir yer..

Ve bir gün yine Lale çıkıverir.Eşiyle arasının kötü olduğunu,O nu özlediğini,boşanacağını vb söylüyor.Bol içkili bir akşam ve sonrasında Lale nin annesinin evine gidiyorlar,tabii ki evde kimse yokken.Ancak sabah uyandığında Lale nin gittiğini(kendi arabasıyla) ve nerede olduğunu bilmeyen yazarımız bir şokla karşılaşıyor.Lale nin annesi elinde valiz kapıdan içeri giriyor ve fenalaşıyor.Kadın hasta..Ancak kızına söylemiyor.Kızı O nu sevmiyor yeterince.Babasının etkisinde fazlasıyla kalmış.Lale nin annesine bakıyor,hastalığını anlatıyor kadın.Sinirlerinin yavaş yavaş öldüğünden bahsediyor,şu an bir bacağı arada hissizleşiyor.Sabah uyandığında bir kolunun da çalışmadığını görüyor.En sonunda diyor sadece gözlerim hareket edebilecek, tüm hareketlerinin yavaş yavaş silineceğinden bahsediyor kadın... Ölümle kol kola bir insan diye düşünüyor yazarımız.. Ölüm de kitabımıza konuk artık..

Veee böyle devam ediyor kitabımız..
Soru cevaplarla geçen..Uzun bir kafa karışıklığı gibi.. Ama şimdi sizlere son sayfalardan bir bölüm aktaracağım..

Kitaptan bir alıntı:

Gelin,kızlar,yas tutun benimle
Bakın ona
Kime?
Sevgilime bakın, şairime
Görün
Aşkını tutkusunu
Bembeyaz kuzumun
Gencecik çiçeğimin
Herkesten
               geriye
                          bir şey
                                      kalır.
Benden geriye dolu defterler,çürüyen yapraklar
Duyuyor musun ?özleyeceğim hiçbir şey
Bitti mi?
Duyuyor musun?Tut elimi buradayım burada
Bırakmayacağım dedim ve bırakmıyorum
Zafer benim
Bitiyor nefes demiştim
Bir gün zaferle beynine gireceğim
Ben sığ bir mezarda gömülü olan
Ve senin tohumlarında yine bir kahraman olacağım
..

Bir başka alıntı:

''Şunu öğrendim..Mutsuzluk saklanmalı..Korku saklanmalı..Sana ait olan defterde kalmalı.Bir de şunu öğrendim:Defter tehlikeli.Kapağı açık bırakılmamalı.''

BEYAZ TED DEKKER

Ted DEKKER'ın süper bir çember serisi olan kitaplarından biri de beyaz..Ancak ben okuyabildim mi?Hayır!!!!
D&R'a baktım, martı yayınlarına baktım.Bulamadım.Siyah,kırmızı ve yeşili okudum.Yeşil kitap 0 aslında.Sonlandıran.Ancak bir iki kitapçıya baktım ve beyaz yoktu.İnternetten yayınevine baktım,yoktu.Ne olacak?Beyazı da okuyabilirsem size tamamen anlatacağım.
Beyazı da okumuş olan varsa yorumla paylaşabilir.

Bu seriyi okuduğunuzda aklınıza Fringe dizisi de birazcık gelebilir.İki realite var , ancak bu seri daha heyecanlı emin olun..

Tavsiye ediyorum...Beyazı okuyan varsa da ben okudum desin..

Tabi bloğumu okuyan varsa:)

HEP O ŞARKI-Yakup Kadri Karaosmanoğlu

Yakup Kadri Karaosmanoğlu'nun kitabını yeni bitirdim.Açıkçası Ahmet Mithat Efendi vb yazarların kitaplarını okumak pek sürükleyici gelmez.Ama Yakup Kadri Karaosmanoğlu..Oğuz Atay..Elif Şafak..Ahmet Ümit ve daha bir çokları..Sürüklenerek giderim romanlarda..Elimden bırakamam kitapları..

Hep o şarkı adlı romanımızda Münire kadın kahramanımız..Kendi yaşamını anlatıyor bizlere..O zamanlar anne,baba sözünün ötesine geçilemeyip nasıl kendi kaderini tayin edemediklerini anlatmış..Ama öfkesi yok ailesine..Herkes için bu böyleydi diyor..

Küçük yaşlarda sevmeye başlıyor Cemil Bey'i..Cemil ağabey,Cemil Bey,Cemil..Hitap edişlerde değişimlere rastlıyoruz zamanla..Yalı komşusu oldukları Cemil Bey Hakkı Bey'in oğlu...Hakkı Bey'de babasının yakın arkadaşı Münire'nin..

Ancak; yakın arkadaşlıkları ne yazık ki Hakkı beylerin yalıda olan sünnet düğününden sonra Münire'nin Cemil Bey'e istenmesiyle son buluyor.Cemil Bey o akşam bir şarkı söylüyor..Münire'nin aklından hiç çıkmayacak o şarkıyı....
Münire'nin abisinin vefatından sonra babasının biricik evladı Münire'nin evde herkes üstüne titriyor.Cemil Bey'in çapkın olduğu,bayanlarla görüştüğünü vb şeyleri ileri sürerek babası asla! diyor, başka bir şey demiyor.Münire'de bir süre evde hapis hayatı yaşıyor ama niye? bile diyemiyor.Halbuki Cemil Bey'le mektuplaşmışlar, geceleri camdan cama bakışmışlar , söyleşmişler isteme olayına kadar..

Derken iki yıl sonra Münire'nin baş göz edilmesine karar verilir.Dadısı da bu duruma çok üzülür.Ancak elden ne gelir? Ve Münire evlenmiştir.Yüzüne baktığında tiksindiği, konuşmayı bilmeyen, kitap okumayan , oldukça kilolu,yemek yemekten başka pek zevki olmayan , Kazasker Rüknettin Molla ile.. İlk geceleri savaşma gibi olmuştur adeta.. Elini kaldırdığında tamamen soğumuştur Rüknettin Bey'den.. Çok sürmez bu evlilik.. Bir gün aldatıldığını anlar, yanında gelen hizmetine bakan kıza da yılışmasıyla ailesinin evine gider..Annesi yıkılır, seni bir daha o eve göndermem der..Babası da burda kal der..Biraz düşünelim ne yapacağız.. Ve boş kağıdını bir süre sonra eline alır, artık hürdür...

Kağıdını almadan Cemil Bey'le görüşmeye başlamıştır..İlk evli olduğu eve haber yollamıştır Cemil Bey..Sonra görüşmeye başlarlar..Ancak Cemil Bey in bir sultanla evliliği istenmektedir.Reddedince Padişah çok sinirlenir ve Hakkı Bey'i Sivas a sürgün eder..Beraberinde Cemil Bey'de gider..Ve bir daha uzuuuuuun uzun bir süre görüşemezler..

Sonunda ne mi oluyor? Münire'nin önce babası,sonra annesi vefat ediince Münire halasıyla kalmaya başlıyor.Dadısının vefat ettiği sabahın gecesinde yalı yanıyor..Çocukluk, genç kızlık anılarının hepsini yaşadığı o güzel yalı.. Münire hep Cemil Bey'in hayali ve o şarkıyla yaşarken bir gün Cemil Bey geliyor şehre ailesiyle..Ama O 'nun sevdiği Cemil Bey gitmiş,yerine bambaşka bir insan gelmiş..Çocukları olmuş,mirasından pay almaya çalışan ezik bambaşka bir insan.. Ses tonu bile aynı değil.. İnanamıyor..Sanki hiç bir şey yaşanmamış gibi oturuyorlar halasıyla..Halasından yardım almaya gelmiş...

Sadece bir defa Münire, Münire diyor ama o sırada halasının sesini işitince bırakıyor..Acaba ne diyecekti diye ben de merak ediyorum şu an..Özür dileyebilirdi..Hep seni sevdim mi diyecekti ya da..Bilmiyorum..

Münire Hanımın hayatında yaşadığı aşkı böyleydi işte...

Veee roman bitti!!!